İsmail YILDIZ ( Pala )
Dernek Başkanı 

Kızılcahamam Aşağı Bayır Köyü : Anasayfa Tarihçe
Aşağı Bayır Köyü Hakkında Tarihi Bilgi PDF Yazdır e-Posta
Administrator tarafından yazıldı   
Pazartesi, 09 Ekim 2006 09:49

Kızılcahamam Aşağı Bayır Köyü TarihçesiKızılcahamam Bayır Köyü, kuruluşu 1400'li yıllara kadar uzanmakta olup 1520'li yıllarda Çubuk'a bağlı olduğu, 1840'lı yıllarda Şorba'ya (Pazar) ve daha sonra da Kızılcahamam'a bağlanmış olup Kızılcahamam'ın en eski köylerinden birisidir. 1400'li yıllardaki nüfusu tam olarak bilinmese de 1832'de yapılan nüfus sayımında 30 hane ve 150 kişi kadar nüfusu vardı. Aşağı Bayır ve Yukarı Bayır olarak iki yerleşim birimin birleşmesi ile oluşan Bayır Köyünde kuruluşundan bu yana bir çok aile yaşamış olup bunlar (Soyadı Kanunundan sonra Bayır Köy kütüğünde tespit edilenleri alfabetik sıraya göre) Acar, Akman, Aksoy, Albayrak, Altıner, Arslan, Aydoğan, Baloğlu, Bülbül, Demirbaş, Demirhan, Dursun, Engürel, Gümüşsoy, Gündoğdu, Gürcan, Işıldak, Koçak, Odacıoğlu, Oflaz, Özdemir, Sayar, Ünal, Ünsal, Yapan, Yaşar ve Yıldız aileleridir.

Köyümüzün kuruluşu ile ilgili rivayetlerden bir tanesi, 1400?li yılların başlarında yapılan bir savaşa katılan üç asker arkadaş olurlar. Savaş esnasında yaralanan ve memleketlerine dönerken halen köyümüzün bulunduğu yerde konaklarla ve burada yerleşmeye karar verirler. 

 

Diğer bir tanesi de; Orta Asya ve Kafkasya?dan gelen bir Türk Boylarının Anadolu?da dağılması ile birkaç ailenin burayı yurt edinmesi ile şimdiki isimleri Sinop, Kastamonu, Malatya olan yerlerde yaşayan bir kaç ailenin buralara yerleşmesi (Köyümüzünde yaşayan ve adeta köyün kütük kaynağı mı desek, yoksa yaşayan hafızası mı desek Muharrem Hocanın oğlu Durali ÜNAL'dan aldığımız bilgiye göre köye gelip ilk yerleşenler olarak Köseoğulları (Yıldız) Ailesi  anlatılır.

Buralardan gelen insanların yerleştiği Bayır Köyünde bitki örtüsünün büyük bir kısmının çam ve meşe ağaçları ile kaplı olmasından dolayı  yakın geçmişte meşe kömürü imalatı yapıldığı, köy halkının (*) geçimlerini sağlamak için bu kömürün binek hayvanlarla Ankara'ya götürülüp satıldığı hatta bu kömürden mürekkep imal edildiği (**), ayrıca çam ağaçlarını da keserek gerek Kızılcahamam, gerekse Ankara ile çevresine binek hayvanlarla götürüp sattıkları, hatta bu ağaçların bir kısmı ile de keser, kazma, balta ile kürek, bıçak gibi aletleri ağaç aksamını, binek hayvanları için eğer, tahta kaşık, sarmısak döğeceği, hamur yoğurmak için hamur teknesi  basit ev aletleri, basit çocuk oyuncakları, bazı ağaçlardan yapılan tarım aletlerini yaparak sattıkları (O tarihlerde tamamına yakını ormanla kaplı olan köyün Namazla Yokuşunun sağındaki çamlık bölümü koruma altına alınmıştır.), bazı köylülerin de Taş Duvar İşçiliğinde çok mağrifetli olmalarından dolayı Kızılcahamam civarında özellikle aranıldığı belirtiliyor.

Ayrıca köyümüz ve çevresinde şu anda fazla yapılamamasına rağmen hayvan besiciliği özellikle de küçükbaş hayvanlardan Ankara Keçisi (Tiftik Keçisi) diye bilinen hayvan besiciliği yaygındı. Beslenen bu hayvanların büyük bir kısmı her yıl Ekim-Mart ayları arasında Kızılcahamam'da düzenlenen Çorak Pazarı olan et pazarında kesilerek satışa sunulurdu. Çok değerli olan derisi ve yünleri de Ankara'ya özellikle de Samanpazarında bulunan yün satan esnaflara götürülerek satılırdı. Yıllar önce bu hayvanların rahat beslenebilecekleri kadar alanlar var iken Orman Müdürlüğünün hayvanların zarar vermelerinden dolayı ormanlık alanlara girmelerini yasaklamasından dolayı yok denecek kadar azalmıştır. Son yıllarda devletimizin keçi besiciliği arttırılması ve özellikle de teşvikler sunmasına rağmen köyümüz ve çevresindeki yerleşim birimlerinde beklenilen ilgi görülmemiştir.

 

 

Ayrıca Bayır Köyümüzde halen kullanılmayan okul binasının yerinde 19. asır sonlarında Medrese de bulunmakta olup Kızılcahamam ile hatta Çubuk ve köylerinden gelen öğrenciler burada eğitim görüyorlardı.

Medresenin Adı

Bulunduğu Yer

    Medresenin

Öğrenci mevcutları

MüderrisiKurucusu

1898

1899

1900

1-Pazar Köyü

Pazar Köyü

Şakir Efendi

H.Ali Efendi

125

130

130

2-Bayır Köyü

Bayır Köyü

Kerim Efendi

Halk

80

80

80

3-Elviran

Eğ.Elviran

Eyüp Efendi

Halk

20

60

60

4-Semer

Semer Köyü

Mehmet Efendi

Halk

50

50

50

5-Kise-î Balâ

Y.Kise Köyü

Halil Efendi

Halk

150

150

150

6-Çatak

B.Çatak Köyü

İbrahim Efendi

Halk

150

150

150

7-Şeyhler

Çamlıdere

Ebubekir Efendi

Halk

300

300

300

8-Dağkuzören

Dağ Kuzören

Hüseyin Efendi

Halk

100

100

100

9-Musa Efendi

Kürt Köyü

Musa Efendi

Musa Efendi

120

120

129

  TOPLAM ÖĞRENCİ SAYISI:

1095

1140

1.149

 

Kurtuluş Savaşına yurdumuzun her köşesinden vatanı kurtarmak için asker gittiği gibi Köyümüzden de 16 genç askere gitmiş olup, bunlardan 14 tanesi şehit olmuş, yaklaşık olarak 11 yıl sonra da savaştan Kazım (ÜNAL) ile Mehmet Çavuş (ÜNSAL) dönmüşlerdir. Şehit olanlardan tespit edileni, Çanakkale Cephesinde 1915 yılında şehit olan Doğancıoğullarından Mehmet oğlu Durali'dir.

Ayrıca subay olarak çeşitli cephelerde (Çanakkale ve Kafkasya Cepheleri) savaşan, gençliğinde ve savaş sonrası yıllarda okumuş olduğu okullar sayesinde edinmiş olduğu hukuk birikimi ile sadece Bayır Köyü halkının değil Kızılcahamamlılara da yardımlarını esirgemeyen Avukat Mehmet Kemal ENGÜREL (***), Bayır Köyünde hatta Kızılcahamam civarında sayısız öğrenciler yetiştiren Sakinoğullarından Müderris Muharrem ve Mehmet Hocalar (BÜLBÜL) unutulmamalıdır. 

Köy nüfusunun fazlalaşması, arazinin tarıma elverişli olmamasından dolayı geçim sıkıntısı gibi nedenlerle 1900'lü yıllardan itibaren kimi köylülerimiz yaşadıkları yerleri bırakarak Kırköy gibi yakın yerlere, kimi köylülerimiz Çorum İli Sungurlu İlçesi Yörüklü-Şirinköy (Eski ismi Kötüköy), kimisi Çubuk İlçesinin bazı köyleri, kimisi Çankırı İli Orta İlçesi Gayren (Kayıören), kimisi Haymana'nın bir köyü, kimisi Kazan İlçesinin bir kaç köyüne, kimisi İstanbul'a, kimisi de Kocaeli İli Gebze İlçesinin bir köyüne  yerleşmiş, 1960'lı yıllardan sonra da eğitim ve iş imkanının olmayışından dolayı da özellikle Kızılcahamam ve Ankara'ya büyük göç dalgası olmuş olup şu anda Aşağı Bayır Köyünün 5 hane olup nüfusu da 11'dir.  

Mehmet Kemal ENGÜREL : Bizim,  Avukat Kemal Bey namıyla bildiğimiz Mehmet Kemal Engürel hakkında toplayabildiğimiz bilgiler aslında çok kısıtlı idi. O yılları yaşayanların birbirinden farklı ifadeleri ve birkaç parça yazılı kaynaktan edindiğimiz bilgileri buraya aktarırken muhakkak ki çok zorlandık. Çünkü tarihte kesinlik çok zor. Çoğu bilgilerimiz rivayete dayanıyor. Yakın tarihimizde böyle değil mi?

 

Elde ettiğimiz bilgileri daha sonra kendi web sitemde yayınlama fırsatı bulunca, daha geniş bir halk kesimi tarafından takip edilme fırsatı bulundu. 2008 yılı Ağustos ayında M. Kemal Engürel? in torunu aynı ismi taşıyan M. Kemal Engürel ile görüştük ve burada büyükbabası hakkında edindiğim bilgilerin  eksik olduğunu söyledi.

 

Anlayışla karşılayıp epey bir dinledikten sonra edindiğim intibaları buraya almayı uygun buldum. Bir kimseyi ilk ağızdan duyumlarla mahkum etmek muhakkak ki çok yanlış. Bunu düzeltme adına bir çalışma olursa bahtiyar olacağım.

 

Mehmet Kemal Engürel, ilçemiz Bayır köyü 1314 (1898) doğumlu. O yıllarda nüfus cüzdanları Ankara nüfus müdürlüğünden alındığından, hatta cumhuriyet kurulduktan sonra verilen cüzdanlarında, Ankara nüfus müdürlüğü kaşesi olduğundan doğum tarihleri epey gecikmeli olrak kayıtlara geçirilir (Benim kanaatime göre daha erken doğumlu. 1912 de Balkan savaşına katıldığında en az 17-18 yaşında olması gerekir) Muhtemelen köyündeki medreseyi bitirdikten sonra Hukuk tahsili için İstanbul?a gider.  Darul Fünun ( İstanbul Üniversitesi) Hukuk fakültesi  3. sınıfta iken  tıp bölümünde okuyan ve sonradan evlendiği eşi Şahinde Hanım ile tanışır.

 

Beyazıt çevresinde özellikle askeri öğrencilerden, Osmanlının o yıllardaki siyasetçi, yazar ve fikir adamlarından kendisine büyük bir çevre edinen M. Kemal Engürel, onlarla çeşitli toplantılara katılır. Sonradan yüksek kademedeki subay ve bürokratlarla olan ilişkisinin temellerini atar.

 

Üniversite 3. sınıfta iken bir gün zaptiyeler gelerek Seferberlik ilan edildiğini bildirirler. 1912'de Balkan savaşı için cepheye gönderilirler. Kemal Engürel de asteğmen olarak savaşa katılır özellikle ittihatçı subaylarla kurdukları milis kuvvetlerle  dağlarda Bulgarlara karşı savaşırken esir düşer ve Sibirya?ya sürülür.

 

Çoğunluğu yaya yapılan yolculukta esir arkadaşlarının % 80'i, soğuktan ve yaklaşık 800 km yaya yolculuğundan telef olmuştur. Farklı cephelerden toplanan esirler Sibirya?da kömür madenlerinde gün yüzü görmeden çok zor şartlarda çalıştırılırlar. Dışarıdaki aşırı soğuktan kimse kaçmayı düşünmez.

 

Burada esir arkadaşları sayesinde, tahsilde iken öğrendiği Fransızca, Almanca, İtalyanca ve Arapçayı geliştirir.

 

Esaretinin 4. yılında 1916 da üç arkadaşı ile beraber bir fırsatını bularak nöbetçileri etkisiz hale getirip, onların giysilerini de giyerek kaçarlar.  Gündüzleri saklanıp geceleri yürüyerek Kırım?a gelirler. Burada Fransız, Alman ve İtalyan arkadaşları ayrılır. Kendisi de yine yaya olarak 1920 de Batum?a gelir.

 

Bu sırada Kazımkarabekir Paşa idaresindeki Türk kuvvetleri, Rus ve Ermenilerle çarpışmaktadır. Batum Türklerin eline geçtiği zaman Kemal Bey, cephe gerisinde kalır. Orada yine gergin bir saklanma süresinden sonra, gözetlediği cephe hattında bir fırsatını bularak Ermeni hatları arasından Türk tarafına geçer. Orada kimliğini ispat edemediğinden tutuklanır. Tutuklu iken gönderdiği bir pusula aracılığı ile veya sorgusu sırasındaki ısrarlı isteği üzerine Kazım Karabekir paşa ile görüşme imkanı bulur.

 

Paşa ile muhtemelen İstanbul yıllarında katıldığı toplantılardan tanıştığı için serbest bırakılır. Türk makamlarına Rus ve Ermeni cephe gerisi hakkında edindiği bilgi ve intibaları anlatır.

 

Kemal bey, buradan yine yaya olarak (tahminen 1921) Kızılcahamam? a gelir. Burada kısa bir süre kalıp atlı olarak orduya katılmak üzere Sakarya Cephesine gider. Burada Suvari subay olarak fiilen savaşa katılır. Sakarya zaferinin ardından zor geçit veren sarp bir araziden Afyon?a inerek Sincanlı  ovasına inen ve Yunan ordusunun arkasına dolanan birliktedir. Bu arada yanında süvari bir hemşehrisi daha vardır.

 

Bir anısında, geceleri yıpratma baskınları yaptıkları bir Yunan birliğinde, ordusunu ziyarete gelen Yunan Kralının da olduğunu  ve bunu sonradan öğrendiklerini anlatmış

 

Büyük taarruz sonunda Türk ordusu ile beraber İzmir?e ilk giren birlikte olan Kemal bey, zaferi müteakip Kızılcahamam? a döner.

 

Hukuk tahsili yaptığı için, bu alanda çalışmak ister ve gerekli belgeleri tamamlamak üzere birkaç defa İstanbul?a gider. Bu arada okurken tanıştığı Şahinde hanımı çok arar ama bulamaz. Mahalle komşuları onun savaş sırasında ailesinin yanına Selanik?e gittiğini ve bir daha dönmediğini anlatır. Bunun üzerine saklı olarak iyi bildiği yollardan Selanik? e giden kemal bey Şahinde hanımı bulur. Aradan geçen uzun yıllara rağmen başka biri ile evlenmeyi düşünmemiştir.  Kemal bey, evlenme isteğini ailesine anlatır ve Şahinde? yi alarak buraya gelir.

 

Eşi Şahinde hanım, İstanbul? da gördüğü tıp tahsilinden dolayı, ilçede ilk kadrolu sağlık memuru ve ebe olarak uzun yıllar çalışır. 1930 dan itibaren ilçemizdeki hemen her doğumda ebe olarak görev yapar.

 

Kemal bey ise okulundan aldığı icazetname ile ilçemizde uzun yıllar dava vekilliği yapar. Hukuğa hakim yapısı ile burada ve Ankara? da bir sürü dava kazanır.

 

Bu arada, ilçemizdeki hükümet binaları çok yetersiz ve ilkel şartlarda çalışmaktadır. Ankara? ya her gidişinde, ilçeye bir hükümet binası yapılması fikrini açarsa da maddi sıkıntı yüzünden kabul görmez.  Bunun üzerine, şimdiki Atatürk anıtının olduğu yerdeki üç katlı binasını, hükümet konağı olarak ücretsiz kullandırmak isteğini söyler ve bu fikri kabul edilir.

 

Bu binanın zemin katı belediye, orta katı sağlık kurumu ve üst katı da hükümet dairesi olarak tahsis edilir.

Alt katında küçüklüğümde tahminen 1965 lerde Hayrettin isminde uzun boylu ve göçmen yapılı birisinin radyo tamir atölyesi vardı. Bu adam sonradan gitti (veya öldü) ve aynı dükkân Durmuş Burhan tarafından aynı amaçla kullanılmaya başlandı. 

Belediye meclis üyesi ve Kemal Engürel?in yeğeni olan İsmet Engürel, kendisi ile 2006 yılında yaptığım bir mülakatta, amcası hakkında fazla bir şey bilmediğini çok az şey duyduğunu belirtti.  

Anlattığına göre , adını ilçemizdeki bir semte veren Kadir Bey Bayırlı bir çocuğa tecavüz etmiş. Kemal Bey de tepeye çıkıp Kadir Beyi orada iyice dövmüş ve öldü sanarak aşağı inmiş. Çevredekilere ?Yukarıda bir köpek öldürdüm, gidip bir bakın? demiş. Fakat Kadir Bey ölmemiş. 

İsmet Engürel, amcasının uğradığı takibat ile ilgili olarak başka bir yorum getiriyor. Onun duyumuna göre Kemal Engürel?den çekinen ilçenin ileri gelenleri, başlarına iş açabileceği korkusu ile onu ?Atatürk?e sövdü? diye şikayet etmişler. O da geçirdiği soruşturma sonunda biraz hapis yatmış. 

İsmet Engürel ayrıca amcasının hocalığı olmasına ve devamlı namaz kılmasına rağmen halk tarafından gayet soğuk ve itici bulunduğunu da belirtiyor. 

Kemal, büyükbabası hakkında çıkarılan ?Rus ajanı? söylentilerinin doğru olmadığını söylüyor. Buna sebep olarak şu olayı anlatıyor. O yıllarda ilçenin orman köylerinden birinin yakınına bir keşif uçağı düşer. Arama kurtarma ekipleri gittiklerinde pilotu bulamazlar. Çevre köylüler de uçağın parçalarını söküp götürmüşlerdir.

 

Bu sırada; ?Kemal Engürel, gizlice gelerek uçağın telsizini söküp götürmüş. Telsiz vasıtasıyla Ruslarla haberleşecek ve onlara bilgi sızdıracakmış. Yani casusluk yapacak.? diye bir dedikodu alır yürür.

 

Bunun üzerine tutuklanır. İdamla yargılanır. Hukuk okuduğu için dava süresince kendisini savunur. Dava sona ereceği sırada mahkeme heyetinden bir şey ister.

 

-Eğer idam edilirsem, Cumhurbaşkanına verilsin, diye bir mektup verir.

 

Bu mektup yüzünden mi yoksa başka bir sebepten mi bilinmez ama Kemal Bey affa uğrar. (Muhtemelen cumhurbaşkanının şahsi af yetkisi ile)

 

1946 da Demokrat Partiyi kurmak üzere yurt gezileri yapan Celal Bayar ilçemize de gelir. Kendisi ile İstanbul ve Balkan savaşından beri tanışan Kemal Bey de onu karşılayan ve ağırlayan ekiptedir. Soğuksu?da Celal Bayar ve yanındakilerle beraber bir gurup ilçe halkı da olmak üzere hatıra fotoğrafı çekilir. İlginçtir ki bu fotoğrafı Kemal Bey çeker. Öğrencilik yıllarında tanıştığı o yıllarda ülkede henüz çok yeni olan  fotoğrafçılığa çok meraklıdır.

 

O zamanki zor şartlarda hem çekim hem de banyosunun yapıldığı ilkel fotoğraf makinesi  ile ilçenin çeşitli yerlerinin fotoğrafını çekmiştir. Fotoğraf baskısı ise o dönemde cam üzerine yapılmaktadır.

 

Eşi Şahinde hanım Kemal Bey'in şimdiki hastanenin olduğu Keltepe? den hiç ayrılmadığını, buradan çevrenin fotoğraflarını çektiğini söylemiş. Özellikle de güneşin doğuşu ve batışını yakalamak için çok çalışmış.

 

Bunları dinleyince, Kızılcahamam?ın o meşhur 1930 tarihli fotoğrafını da Kemal Engürel çekmiştir diye düşünmeden edemedim. Öyle ya, o zaman kimde var ki makine. Üstelik ilçemize bu günkü gibi gelen giden de olmuyor.

 

Kemal Bey, 1959 da vefat edince, eşi Şahinde Hanım çocuklarını alarak İstanbul?a gider. Oğlu Ferda orada fazla kalmaz. Ama kızları orada yaşarlar. Buna rağmen  Şahinde Hanım, buraya olan bağlılığı sebebiyle her sene Ramazan ayını geçirmek üzere ilçeye gelir.

 

Hayatını İstanbul?da sürdüren Şahinde hanım, vasiyeti üzerine vefat edince cenazesi buraya getirilir ve vasiyeti üzerine, evinde bir gece yatırılır  Cenazeyi şu an belediye meclis üyesi olan yeğeni İsmet Engürel getirmiştir. Daha sonra ilçe mezarlığında eşinin yanına defnedilir. Allah rahmet eyleye?(13.08.2008 Çarşamba-Torunu M. Kemal Engürel'in (1967 Kızılcahamam) anlattıklarından yola çıkılarak hazırlanmıştır.)

 

 

          Mehmet Kemal ENGÜREL

(*)  ÇITAK : Dağda yaşayan ve geçimini odun satarak sağlayan kişiler. 
(**) Yazının bir kısmı Araştırmacı Gazeteci Yazar Muzaffer EKER'le yapılan yazışmalardan alınmıştır.
(***) Yazının bu kısmı Araştırmacı Gazeteci Yazar Muzaffer EKER'in yapmış olduğu çalışmalardan alınmıştır.

Son Güncelleme ( Çarşamba, 12 Kasım 2008 11:24 )
 


Recep YILDIZ themesclub.com cms Joomla template
Copyright © 2008 Kızılcahamam Aşağı Bayır Köyü  
themesclub logo
Powered By gnu.org - opensourcematters.org - joomla.org